İTİBARSIZLAŞTIRMA
- opkolektif
- 7 gün önce
- 1 dakikada okunur
İtibarsızlaştırma, modern çağın en sinsi ve yıkıcı saldırı biçimlerinden biridir. Fiziksel şiddet içermez, kan dökmez, ama bir bireyin kimliğini, emeğini, sözünü ve geçmişini bir anda değersizleştirebilir. Bu süreç bazen bir iftira, bazen çarpıtılmış bir manşet, bazen organize bir troll ordusu ya da tek taraflı bir resmî açıklama yoluyla başlatılır. Ancak sonuç hep aynıdır: hedef alınan kişi sadece bir birey olmaktan çıkar; onunla birlikte hakikat, hafıza ve vicdan da saldırıya uğrar.
İtibarsızlaştırma, yalnızca kişisel bir yıkım değildir. Aynı zamanda toplumsal dokuyu hedef alan sistemli bir susturma, yalnızlaştırma ve dışlama yöntemidir. Bugün bir akademisyeni, yarın bir gazeteciyi, ertesi gün bir işçiyi hedef alabilir. Değişen yalnızca figürlerdir; ama hedef her zaman aynıdır: güven duygusunu zedelemek, meşruiyeti sorgulatmak ve insanı yalnızlaştırmak.
Bu süreçte en büyük yıpranmayı ise hedef alınan birey yaşar. Kendini anlatmaya çalışır, savunmaya uğraşır, ama zamanla yorulur ve sessizliğe çekilir. Çünkü kamuoyu çabuk unutur, hızlı yargılar ve çoğu zaman derine inmez. Sosyal medyanın hız çağında, bir kişinin itibarı birkaç saat içinde yerle bir edilebilir.
Ancak unutulmaması gereken önemli bir gerçek vardır: İtibar, sadece bir bireye ait değildir. Aynı zamanda bir toplumun ahlaki pusulasıdır. Eğer bir insanın itibarsızlaştırılmasına sessiz kalırsak, yalnızca o kişiyi değil, toplum olarak kendi vicdanımızı da terk etmiş oluruz.
Bu nedenle tanıklık etmek, ses olmak ve dayanışma göstermek bir lütuf değil, bir sorumluluktur. Çünkü hakikat, ancak sahip çıkıldığında varlığını sürdürebilir. Sustukça değil, konuştukça iyileşiriz. Bir başkasının maruz kaldığı adaletsizliğe ses verdiğimizde, kendi insanlığımızı da korumuş oluruz.