top of page

MEDYANIN SUSTURULMASI

  • Yazarın fotoğrafı: opkolektif
    opkolektif
  • 21 Tem
  • 1 dakikada okunur

Medyanın susturulması, yalnızca birkaç haber kanalının kapanması ya da bazı gazetecilerin sesinin kısılmasıyla sınırlı bir durum değildir. Bu, çok daha derin ve sarsıcı bir sonucu beraberinde getirir: Demokratik toplumun bilgi üretme, yayma ve sorgulama mekanizmaları çöküşe geçer.


Çünkü medya, sadece haber aktaran bir araç değildir. O, aynı zamanda kamusal denetimin sigortası, toplumsal hafızanın taşıyıcısı ve kolektif vicdanın sesi olma işlevi görür. Medya susturulduğunda yalnızca bir meslek grubu değil; toplumun kendini anlama, sorgulama ve direnç geliştirme kapasitesi hedef alınmış olur.


Otoriterleşme eğilimi taşıyan siyasal yapılar, genellikle ilk olarak medya organlarını hedef alır. Bu, rastlantısal değil; bilinçli bir stratejinin parçasıdır. Eleştirel sesler bastırılır, alternatif bilgi kaynakları itibarsızlaştırılır ya da yok edilir. Sonuçta geriye, yalnızca iktidarın belirlediği tekil bir “hakikat” kalır. Bu süreçte yurttaş, düşünen ve sorgulayan bir birey olmaktan çıkar; edilgen, tekrar eden ve manipüle edilebilir bir izleyiciye dönüşür.


Susturulmuş bir medya ortamında bilgi, yerini manipülasyona bırakır. Gazetecilik, kamunun çıkarını gözeten bir meslek olmaktan çıkar; bir propaganda aygıtına dönüşür. Bu yalnızca bireylerin değil, toplumun kolektif aklının da felce uğraması demektir. Gerçeklik, farklı seslerden beslenemediği için tek yönlü bir anlatıya mahkûm kalır. Toplum, parçalı bir algıyla kendi gerçeğini kaybeder.


Basın özgürlüğü, sadece gazetecilerin mesleki hakkı değil; aynı zamanda hakikatin, adaletin ve bilinçli yurttaşlığın temel taşıdır. Susturulan her haber, duyulmayan her ses, toplumun kendi kendini anlama çabasına atılan bir çelmedir.

Unutmamak gerekir ki; susturulan medya, yalnızca bir boşluk yaratmaz. Aynı zamanda otoriterliğin en etkili, en sinsi ortaklarından birine dönüşür: Sessizlik.

Bu site Nope Dijital Tarafından Tasarlanmıştır.

bottom of page